Kaynak Suların Oluşum Biçimleri

Kaynak suların tedavi alanındaki yararlarına inanmış olarak,kaplıca ve içmelere gidenlerin çoğu ,zaman zaman bu doğa harikalarının nasıl oluştuklarına yönelik düşüncelere dalar,hayal kurarlar.Bu konuda inceleme yapılan bilimciler,kaynak suların oluşumunu iki kategoride toplamıştır.

Birinci kategoriye giren kaynaklar,yağmur,kar ve dolu biçiminde yağan suların,toprağın altına sızmasından ve derinlerde fiziksel ve kimyasal değişikliklere uğramasından sonra kaynak suyu niteliğ kazanmasıyla oluşurlar.Buna göre,her yeryüzüne inen sular,toprağa geçerek ,derinlerde sert kayalara rastlayınca orada birikirler.Buldukları bir çatlak veya açtıkları bir kanaldan,yer altından uzun yollardan geçerken tuzları madenleri de eriterek,doğal halde ılıca ve içme kimliğini kazanırlar.

İkinci kategoriyi oluşturan kaynaklar ise, dünyamızın daha derin bölgelerinde, yer yüzünden sızan sulardan ayrı olarak, kimyasal ve fiziksel yöntemlerle oluşan kaynaklardır.

Yerbilim (jeoloji)’in bize verdiği bilgilere göre, ayağımızı bastığımız toprağın ısı derecesi, derinlere indikçe her 30 metrede; bir derece artar. Derinlere indikçe ısı daha da artar. Volkanların yakınlarında çok daha fazlalaşır. Dünyamızın merkezi, 9000 derece sıcaklığı ile kaynayan bir kazana benzetilir. Böylece, yeryüzünden süzülerek derinlere inen sular, her otuz metrede bir derece ısınarak, dünyamızın tabakaları (katmanları) arasında kendilerine uygun bir yol bularak tekrar yeryüzüne ‘kaynak suyu’ adıyla çıkarlar. Ancak, topraktan dışarıya sızan her su, içinde erimiş maden ve tuzların bulunmasına rağmen, kaynak su değildir.

Bir suya, ‘kaynak’ denebilmesi için, o suyun kaynak niteliğinin deneyler ve gözlemlerle kanıtlanmış olması gerekmektedir.

Birçok bilimciler de, şifalı suların, dünyamızın derinliklerinde oluşarak, daha sonra büyük su yataklarından ve yeraltı göllerinden geldiğini belirtiyorlar. Bu tür sular, dünyamızın merkezine yakın bölgelerden geldiği için daha sıcak olur görüşünü ekliyorlar. Bu nitelikteki suların verimliliğinde de,yaz ve kış aylarında veya yağmurlu ve kuraklık döneminde bir değişiklik görülmüyor. Oysa, meterolojik sular olarak bilinen yağmur, kar ve doludan oluşan suların çok derinlere inmedikleri için ısıları daha düşük oluyor.

Konunun uzmanları, hidrojen ve diğer yanıcı gazların, arzın merkezinde, yer kabuğunun çatlaklarından çıkarken, oksijen ile birleştiğini, böylece sülfür ve kömür gazı ile su buharının oluştuğunu, su buharının da, birçok madenleri eritip toplamasıyla çok sıcak kaynak suların oluştuğunda tam bir görüş birliğine varmışlardır.

Yer bilimcileri; ayrıca, çok sıcak suların değeri, nasıl oluştukları hususlarında daha açık bilgi edinmek için, yerin merkezini incelemişler ve buradan bol miktarda hidrojen gazının geldiğini, kimyasal ve fiziksel değişimlerle birleşerek su halinde yeryüzüne çıktığını saptamışlardır. Böylece, arzın merkezinin sıvı halinde ağır madenlerden değil de, gaz halinde hidrojenden oluştuğu kesin görüşüne varılmıştır. Hidrojen gazı en çok volkanlardan püsküren gazlarda, ya da doğal kaynaklardan gazlarda bulunuyor.

No comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir